imdb' yi kullaniyorum. mobil uygulamasi gayet kullanisli.

imdb.

fake bir hesabım var bir sosyal paylaşım sitesinde. her izlediğim filmin bir capsini oraya yüklüyorum, alfabetik sıraya göre düzenliyorum.

kafamda. çok aşırı film izlemem zaten. öne çıkanları izlerim. izlediklerim de aklımdadır. say desen sayamam ama sorarsan bilirim.

Bende genelde aklımda tutuyorum. Fazlaca film izliyorum ama ismini gördüğüm anda hatirliyorum

filmden çok dizi izlerim ama film için de kullanılabiliyor.
trakt

filimadami.com

valla ben imdb top250 listesini excel'e kopyalamıştım. oradan izlediklerimi işaretliyorum. ilk 100'de izlemediğim çok fazla kalmadı ama aşağılardaki filmerin çok büyük bölümünü izlemedim.

ben tutmuyorum. unutunca tekrar izlemek zevkli oluyor.

filmler için filimadami.com
kitaplar için neokur.com

alternatif olarak;
www.icheckmovies.com

Böyle şeylerin listesi tutulmaz. Yani izlediğiniz filmin okuduğunuz kitabın listesi tutulmaz. Hele internet üzerinden hiç tutulmaz. Ha tutuluyorsa eğer bunun tek anlamı, görenlerden "Bak bunu da okumuş/izlemiş bak hele ne mükemmel bir insan" türü takdir beklentisidir. O kadar. Böyle insanlardan olmayın lütfen, bir insan okuduğu kitapları izlediği filmleri nasıl aklında tutamaz anlamıyorum.

Edit: Listeyi kendilerine gizli yapanları ayrı tutuyorum.

Hiçbir yerde :/

imdb

www.movienr.com

www.criticker.com

filmadami.com bazen sitede dolaşmaktan film seçemiyorum çok güzel bir site.izlediğin filmleri seçebiliyorsun ya da izleme listene ekleyebiliyorsun.bazen hangi filmi izlesem diye düşündüğünde izlemek istediğin filmin koşullarını seçip rastgele karşına filmler çıkartabiliyor en çok sevdiğim özelliklerinden birisi de bu.sitenin sahibi olsam bu kadar övmezdim heralde.

Beştepe öğretmenevinden dolmuşla yarım saatte gidebilmesi lâzım. Öğretmen anne baba varsa.
Selanik caddesinde belediyeler birliğinin bi misafirhanesi vardı. Belediyeci biri varsa.

bi de şööle bişiy buldum, umarım işe yarar:

forum.memurlar.net

www.nenasilyapilir.net

eksisozluk.com

beşevler metrosu çıkışında uygulama oteli var hemen çıkışta
2 sene önce paylaşımlı oda (üç kişilikler) 20, tek kişilik 45 mi neydi.
temiz, güvenli

elbarın yazdığı hostel de iyi bi seçenek

şeker iş sendikası misafirhanesi var. yürüyerek 10 dakika.

bana gelsin misafir, bneim ev kızılaya 10 dakka, dtcf'ye 15 dakka ,ayakla...

yes, of course.

kişi olunca nasıl olur bilmiyorum ancak şirket ödemelerinde bir de swift kod gönderiyoruz.

bankaya gittiğinizde kesin bilgiyi öğrenirsiniz zaten de ben ABD'ye göndertmiştim para. IBAN yoktu, swift+hesap kodu şeklinde gönderilmişti. 1 hafta falan sürmüştü parayı çekebilmem

swift kodu da lazim fakat onu google aramasi ile bile bulabilirsin

iban yeterli oluyor.

Normalde farketmiyor belge olarak ama bazı yerler tam teşekküllü hastahaneden istiyorlar raporu. İsteyen yere bağlı yani.

insan kaynaklarındna gelen mailde sadece "sağlık raporu" yazıyor. tam teşekküllü diye bir bilgi belirtilmemiş.

Aile hekiminden alsanız yeter o zaman.

osgblerden alıyorsun. kan tahlili, işitme testi, ciğer röntgeni, soluma testi, doktor muayenesi yapıyorlar. ücreti 50 liraydı ben aldığımda. raporu aynı gün, test sonuçlarını iki hafta sonra verdiler.

Osgb +1

Yol yakınken ayrıl.

Yani siz klasik alışık olmadığı renkte bir şeyi giymek istemeyen erkek gibi davranıyorsunuz da hakikaten mavi damatlık o kadar da kötü bir şey değil. Nişanlınızın baskı yapması da hoş değil ama ben düğün dernek işlerine sinir olan bir insan olarak bile mavi damatlığı siyaha göre daha sempatik ve "mutlu" buldum açıkçası.

oha ne saçmaymış, istemiyorsanız giymeyin tabii ki.
Ayrıca nişanın birinici ayını unutup cezalandırılmak ileride sizi neler beklediğine dair güçlü bir ipucu, bence atlamayın.

Yorumlar yogunlykla bayan arkadaslardan geldi bence anlatamadim derdimi :-)

Abi ne giysen süper olacak, damat sensin zira. Kazma kendini.

90 model bir araba da bulabilirsin, 2007 model de.
tek kapıda bulabilirsin 5 kapı da.
4 çeker de olur normal de.
ticari de olur hususi de.

biraz detay verirsen yardımcı olan sayısı artar :) bu halde, her kafadan bir ses çıkar.

citroen c3 değil

mümkün olduğu kadar az yaksın.
7-10 yıl arası vergi dilimi açısından iyi gibi.
1.3 motor ve altı da iyi.
para harcatmasın işte ya :)

bu kriterlere göre, alma :)
paranı altına falan yatır..
en ölü araba sana yılda 500 liraya patlar. vergisi, algısı, otu boku püsürü.
en ölüsü bak. 1.4 falandan bahsedyorum.
1.3 diyorsun, gaz diyorsun, o iş yaş :) bisiklete bin, daha hızlı gidersin :)

araba demek harcama anlamında aileye bir fert daha katılması demek.aracın vergisi neden bu kadar önemli anlamadım.sonuçta 6 silindir 3bin motorlu araç almıyorsunuz.dediğiniz kriterlere göre albea 1.4 fire iyidir.az yakar.tüpte sıkıntı çıkartmaz.yedek parça ucuz.

2004 hyundai getzim vardı çok memnundum bugün satmak zorunda kaldım.

muayene: 250 lira (yılda 125)
sigorta (yaşadığın şehre göre/plakaya göre değişir. 34 plaka o model, yaşın da 35'in altındaysa en az 600 lira)
periyodik bakımlar (300 lira)
pulu artı curtu 100 lira

binmeden ettiğin masraflar bunlar.
bir de benzini gazı ekle.

nerelerde kullanacaksın bilmiyorum ama 1.4 tüplü, yokuş yolda 1.6 benzinli'den daha fazla yakar.
hele bir de bagaj koyarsan, iyice çekilmez olur o yollar.

2000 vw passat.

babam 8 sene once almisti ama daha once ciddi bir kaza atlattigi icin hic kullanmadi. sirf almis olmak icin aldi. ben aktif olarak 3 sene kullandim. 8 ay once satildi, cok ozluyorum.

ankara'dan tek marsla adana, mersin, konya, izmir, istanbul, her yere gitti. canim eski arabam. uzun yolda 8.5 lt/100 km gaz yakardi. ankara-istanbul arasi yaklasik 460 km. 38 litre gazla giderdi iste. ah ulan.

abi kusura bakma, ama tarifine uyan arabalardan biri de doğan slx.

polo - fiesta - corsa, bu üç modele bak. hem hesaplı, hem de piyasası yüksek olan araçlar. getz de olabilir. o da güzel bir arabadır.

illa tüplü olmasına da gerek yok. bu segment araçların dizelleri de çok az yakar.

Para harcatmasın demenizi dikkate alarak 1.2 motor 2006-2007 clio diyorum. Şu sıralar ikinci el piyasası biraz yükseldi ama o fiyata alabileceğinizi zannediyorum. Clio pek konforlu ve güvenli bir araba değil ama temiz kullanıldığında pek masraf çıkarmıyor, yakıtı tüketimi de az.

yeni başlayan arıyorsanız ben oynarım.

kpss a gurubundan, akademik açıdan iyi yerlere gelmiş aöf mezunlarını ben biliyorum. örgün öğretim okuyup özelde işe giren arkadaşlarıma da sormadılar bile açık öğretim mi diye, ki zaten çoğunun aldıkları eğitimde üniversitede kaldı bitti.(iibf genelinde konuşuyorum)

ama işte sorunun ucu burada sana dönüyor. açıköğretimde okurken ne yaptın? bir yerde çalışıp kendini mi geliştirdin, farklı eğitimler-lisanslar aldın mı, yabancı dil mi öğrendin, kpss'ye yönelik ders mi çalıştın. eğer bunlardan birine veya bir kaçına verebileceğin cevabın varsa karşına bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum.

sadece aöf okumuşsa ön muhasebe ve basit finans işlemleri yapabilir.

@iskila

2. üniversite olarak okudum ama temeli ona kurmaya çalısıyorum zira diğer lisansım çöp tabir edilen bir lisans. çevirmenlik yapıyorum ingilizce sorunum yok. Bilmiyorum ya. kpss a grubu sınavına giricem bu sene ama bilgi 0 dediğim gibi.

artık sana kalmış.o bilgiyi geliştirdiğin takdirde diplomadan sıkıntı yaşayacağını sanmam. hatta mesela ingilizce zorunluluğu olan kurum sınavlarına talep az, eğer elinde iyi bir yds puanı varsa beklediğinden daha güzel sonuçlarla da karşılaşabilirsin.

ama bunun için radikal kararlar almak gerekiyor. hayata devam ederken a gurubuna çalışmak o kadar kolay olmuyor, eğer sıkı bir tempo ile tamamen kendini derse vermiş bir halde 1 sene çalışabileceğini düşünüyorsan bu işe girişebilirsin. bu şekilde dershaneye gitmeden bile bu işi başarabilen tanıdıklarım oldu, tabi yarısında paydos edip ister istemez o kadar zamanı ziyan eden de.

Hugo.

@washe, zaten oradan indiriyorum. İzleyip beğendiğiniz filmleri kastettim.

pamuk/demir yorumuna katılıyorum, bana da mantıksız geliyor bu iş :)

torrentte download hızı seed sayısı ve seed lerin kalitesine bağlı. indirdiğin hödöden alakasız yani :)

3d olarak gravity izle. :)

3d filmlerin diğerleri kadar popüler olmaması ve seeder sayısının buna istinaden az olması benim aklıma gelen tek sebep.

direkt film önermiyorum ama şu siteden bakıp gerçek 3d olanları tercih et derim, daha tadı çıkıyor.
realorfake3d.com

e talep fazlalığındandır.

ögrensiyseniz bogazici kampüs karsisinda doruk/durak copyden dhl cok daha makul fiyatlara gönderiliyordu. biz öyle halletmistik. dhlle anlik bildiirm + ertesi gün ellerindeydi.

okul isiyse onemli. dhl ile gonderin, cok pahalidir ama 2 is gunu icinde orada olur akliniz kalmaz. ogrenci kimligi gosterirseniz indirim yapiyorlardi biraz en son.

ptt olmasın da dhl fedex ups iyidir. gider.

dhl ve pttyi tercih etme

uygun ücretini öderseniz, 18 euro max idi en son, bilmiyorum, dhl dedigim yer ana yerlerden biri, aksam 3e kadarki paketler (5 de olabilir) ayni gece ucaga veriliyor, takip kodunu bulmusum da 11 saat icinde ellerindeymis, ertesi sabah 8de elden teslim edilip imzasi alinmis alicinin. (resmi evrak mi diyor ordaki kiz, evet diyince priority cakiyor.)

almanyada fedex ne kadar iyi bilmiyorum da dhl cok yaygin ve hizli. ups de öyle de ups arada sinir bozuyor, paket geldiginde evde yoksan bekle ki bir daha gelsin. ha ama sizin durumunuz belge oldugundan böyle bir sorun yasanmayabilir.

ben almanya gönderilerini tnt ile gönderiyorum, şimdiye kadar bir sıkıntı olmadı.

faiz biniyor.

bankadan 3000tl kredi ceksem 1800 tl faiz istemez:) en fazla 1000 tl ister

evkur'un olayı bu, kredi kartı kullanmayıp "aman borç gelir haciz gelir" korkusu yaşayanlara 1,5-2 katına, uzun taksit seçenekleriyle mal satıyor.

bence bunun evkur müşteri profiliyle alakası var. sonuçta adam kredi kartı alamıyorsa veya adamın kredi kartı yoksa, kredi çekemiyorsa eli mahkum taksitli alışverişi evkur gibi senetle mal satan yerlerden yapacak. e bu konuda da tek seçenek evkur olunca, istediği gibi fiyatlandırma yapabiliyor.

evet 1800 lira geçirmeyi hak görüyorlar.

Evkur buradan para kazanıyor. Evkur buradan İNANILMAZ paralar kazanıyor.

O değil de kredi çekemeyen adamın ya da kredi kartı olmayan adamın ne işi olur iMac ile. İşi gereği lazımsa da 2000 tl faiz vermek yerine alternatif yol bulur.

Öyle deme işte. Burası türkiye.

arada 15-20 dakikalık uyku uyuyabilirsiniz herhalde.
Bu yöntemle olabilir.

@İnerbliss: Pis bi' huyum var uyuduğumda kendim uyanmazsam yanımda devlet başkanı sikilse uyanmam. Pek olası bi' ihtimal değil

www.kapicin.com

bununla birlikte kola iç işe yarıyor ama 3 gün için yeterli değil tabiki

bu mevzuyu sağlayan bazı ilaçlar var doktor reçetesiyle yazılan, dikkati toplamayı da sağlıyor. bu tür ilaçlara bağışıklığı olmayan bireyler üzerinde gayet etkili oluyormuş. ancak bünyenizle ilgili fayda-zarar konusunda birşey diyemem maalesef.

çok fazlı uyku denen bir mevzu var, kısa aralıklarla uyuyup enerji topluyorsunuz. belki onu araştırmak faydalı olabilir, buyurunuz: eksisozluk.com

@durbikonuscaz ilk defa gördüm bunu. 10 tane yapıştırsam götürür mü ki?

2.5 gün uzun bir süre. ben gece vardiyasında proses uzun olursa oturduğum koltukta gözlerime yenik düşüyorum, hele bir de yatak yanıbaşındaysa olmaz o iş.

onlayn oyun oyna, mola verebileceğin, mesela quest yap, farm işine gir, grind yap, bir dizinin 2 ssezonunu izle, başka bir diziye geç, yüzünü yıka aralıklarla, spor yap.

Modiodal

Öyle aşkın ızdırabını.. Öyle iş mi olur lan.. Neyse.. Arada kalkıp bi kaç tur egzersiz işe yarayabilir.

ben kola içerdim beni kola uyarıyor çünkü

kahve bahane
kolayla rahat iki gün dayanırım

ha bi de çikolata

@Sevgikusunkanadinda ayştayn da bu şekil uyuyormuş diye bi' duyumum var eskilerden kalma. Ama dediğim gibi ben kısa süreli uyku uyuyamıyorum. Şu reçeteli ilaçları araştıracağım ama.

modiodal ve kahveyi (ki ben filtre sek kahve öneririm) aynı anda olmamak şartı ile içebilirsiniz bence. arada 4-5 saat olsun. uyuyacağınızı sanmam.

48 saatten sonra uykun daha bir açılıyor zaten. Ama tavsiyem aralarda ufak ufak kestirmek üzere kendini ayarla zira plansız bir uykuya dalma sonucu bütün işini mahvedebilirsin. Ayrıca muhakeme ve karar yetilerin de zayıflayacaktır.

@Lim5: Duymuştum onu bak! onu da bi' araştırayım.

@dark
final haftalarında bir bardağa iki tane koymak kaydıyla 3 bardak içiyordum tabi ki yanında kola. işe yarıyor

Yazdım bunu da ^^

benim de oyle agirdir uykum ama bu tarz bir sey yapmistim arada aldigim 1 2 saatlik uyku bile o kadar iyi gelmisti ki, tek basiniza mi olacaksiniz hep is arkadasi olmayacak mi beni 1 saat sonra tokatla ustume soguk su dok deyin olsun bitsin. telefonda musteriyle konusurken uyuyakalmaktan ya da bir soruyu cevabin bildiginiz halde yorgunluktan soyleyememekten iyidir. bazi insanlar yapiyor uykusuz ama bazilarinin kafa gidiyor tamamen.

biyoloji hocam üniversite zamanında bir ilaç aldıklarını söylemişti. 2-3 gün kadar hep dinç tutuyormuş, hiç uyumuyormuşsun uykun gelmiyormuş. ama süre sonunda bi 5 gün ayağa kalkamıyormuşsun. ilaç nedir bilmiyorum, tıp öğrencilerinden alıyorlarmış ozamanlar. belki olabilir, bilemedim.

ben aşağıdaki metodla 48 saati rahat görmüştüm, ama 60 saat konusunda bir deneyimim yok.

filtre kahve - kola - portakal suyu - su.

bu dördünü arka arkaya daya kendine, kafein, şeker ve vitamin seni ayakta tutar. dozları isteğe göre ayarlarsın.

p.s. deneyimlerime göre kahve-kola ve kahve-portakal suyu ard arda olmalı ve ardından su içilmeli. portakal suyu-kola pek işe yaramıyor. bir de suyu sakın unutma, zira bünye susuz kalınca direk ağırlaşıyor.

kahve, vitamin desteği, saat başı kan dolaşımını arttıracak ama yormayacak hareketler.

Dostum ÖLME ihtimalin var şu şeylerin sonunda. Kralını yapsan 30 saatten sonra negatif etkilerini görmeye başlarsın. En temizi innerbliss'in dediği, emin ol ufak bi koltukta 20'şer dakikadan günde birkaç defa kısa power nap kassan iyi gelir sana. Aman diyeyim dikkatli ol.

Bir ay sarkacak dedikten sonra geri adım atarak, geleceğinize olumsuz yatırım yapmışsınız. Artık durum, mazeret gösterdiğinizde "baskı yapınca caydırırız" boyutu kazanmış oldu onların nazarında. "Başkasını bulun o halde, planımı değiştiremeyeceğim" demeniz gerekirdi. Size daha çok akşam mesaisi kitlerler böyle. Biraz kaba oldu ama durum bu yani.

Evet, geri adim atmayi ben de istemezdim ama bu kez de ortamda olusacak gerginligi goze alamadim sanirim. Ben istiyorum ki yoktan sebeplerle boyle is yikmasinlar ustume, ben de boyle mazeret uydurmak zorunda kalmayim. Her seferinde belki bir daha yapmazlar diyorum ama degismeyecek sanirim.

"Güzellik salonundan randevu aldım" demek yerine akrabalardan birini öldürseydin, ameliyat ettirseydin falan.. Hiç olmadı yakın bi arkadaşını evlendirseydin de seni caydırması zor olsaydı.

Onlarin gercek olmadigi ertesi gun ortaya cikardi. Uydurabilecegim baska bir sey yoktu.

Yaptığınız editle ilgili olarak; eğer şirketin ağı üzerinden girip de yazıyorsanız, tabii ki de burayı takip etme ihtimali var.

Böyle durumlar için bilgisayarımı ve mobil modemimi hep yanımda taşırım iş yerine giderken. İş yeri ağı üzerinden izlenilme ihtimali çok rahatsız edici bir şey.

mazeret uydurmak zorunda değilsin sen kendi görevlerini yerine getiriyorsun zaten, kendini ezdirme bu kadar kalamam işlerim var de, yorgunum de, beni ilgilendirmez o zaman siz kalın de çık sert ol güçlü dur yoksa önüne geçemezsin, bu arada başka iş bak kendine mutlaka

bence başka iş ilanlarına bakmaya başla, hazır eğitim sektöründe sezon sonu hareketliliği varken.

zaten burda daha fazla çalışmayı düşünmüyorum. almanyada üniversite başvurusu yaptım, olursa sözleşmem bitmeden çıkıp gideceğim. maddi yaptırımı da yok zaten. ha olmazsa da ne iş yapacağım bilmiyorum ama 4+5 toplam 9 yıl okuduğum öğretmenlik için büyük konuşmak istemesem de bir daha asla.

sakın tamam ödeyeceğim deme. ödemeyi istiyorum ama durumum yok de. biraz peşinden koştur. fiyatın yavaş yavaş düştüğünü ya da seninle pazarlık yapmaya çalıştıklarını göreceksin. en sonunda gecikme faizi ödemeyip 800 küsür liralık ana parayı öder kurtulursun.

öyle kolay kolay eve gelip haciz etmezler merak etme. varlık şirketlerini (senin borcunun 100 katı borçla) bu şekilde yıllarca peşinden koşturan insanlar var.

1200 tlyi kaç taksit yapıyorlar?

Ne zaman paran olursa o zaman ödersin. Birşey olmayacak.

taksitlendirme yoluna git. icra dairesinin 4 taksit yaptığını unutma.

seni aday gösterseler tayyip denenin karşısına sana da oy veririm.

tayyip'in karşısına babamı koysalar ona oy veririm.

pardon böyle demiyorduk galiba. :)

komedi ya. seçimin heyecanı kaçtı benim açımdan.
reis le bırak boy ölçüşmesini, aynı emel için aday olmaları reis e zul resmen.
neyse en azından ikinci turu olmayacağı kesinleşti.
daha önce reis in yuzde 55 alacağını varsayıyordum, şimdi 60 lara rahat dayanır.
bu kim la? puhahhaha! ne adam bu kemal müdür ya...

ozzpwnz +1

hani hakkında hiçbir şey bilmiyorum. zaten sokaktan adam bile çevirsen rte'den daha kötü olacak değil ya?

muhafazakarlaşan türkiye gerçeğini çok daha net açıklayan bir aday kendisi. ama bu yönden doğru bir hamle gibi gözüküyor, vahim olan da bu aslında. tatava yapıp oy moy vermeyeceğim ama benim ya da çevremin oy vermemesi pek de bir şeyi değiştirmez, değiştirmiyor. merak ettiğim ise, muhafazakarların ve kürtlerin bu adaya nasıl bir tepki verecekleri.

benim gibi islamofobiğin allahı bile "islamofobi'ye karşı çalışmaları" ile ödül alan birine oy verecek. ironi mironi, tatva yapmayıp basıp geçeceğiz mecburen.

o kadar kötülenecek bir adam değil bu. koskoca uluslararası ünü ve tecrübesi olan bir bilim adamı.

Tatava yapmam, basar geçerim.

'çatı aday' ise evet seve seve oy veririm ki AKP faşizminden kurtulmak istiyorsak duygusal değil, mantıksal düşünmeli ve karar vermeliyiz.

çatı aday değil CHP'nin adayıysa (ki öyle olmadığı görülüyor) oy vermem.

Sonuç: AKP'den kurtulmak isteniyorsa bu coğrafyada yaşayan Türk-Kürt-Arap-Çerkez-Gayrımüslim-İslamcı-Laik-Ateist-Erkek-Kadın-Eşcinsel vs. vs her kesimi kapsayan, bilim ve aklın yolundan giden bu tarz bir adaya gönül rahatlığıyla oy ve-re-ce-ğim!

Ayık olun, karşımızdaki tehlikenin farkında olun..

Türkiye'nin İslam hegamonyasından siksen kurtulmayacağının açık göstergesi adam. Verir miyim bilmiyorum ama rte de gelse bu adam da gelse sonuç özgürlükler ve insan hakları açısından aynı olur. Çünkü adamı sırf din yüzünden gösterdikleri bariz ortada.

Oy verir miyim bilmiyorum.

oy vereceğim ama seçileceğini düşünmüyorum.

ya islamcı olacak ya da islamcı olacak öyle mi? yani bu kadar vahim artık durumumuz. kesinlikle ama kesinlikle oy vermeyeceğim. yapılan bu dayatma gerçekten kabul edilebilir gibi değil benim için.

tatava yapma bas geçi her kim ilk dediyse sandığı götüne sokmak istiyorum..

nasıl irite edici nasıl aşağılayıcı bir söz anlatamam..

tayyip e vericem ulan ben oyumu.. ciddi ciddi ona vericem..

bu da dini bir aday ama en azından bilim adamı lan-profesör. Basıp geçeceğiz tabii ki.

açıkçası akademik olarak da saygı gören bir insandır. bu, islam konferansı görevinden falan önce de böyleydi.
ama saygı görmesi ile doğru aday olması başka şeyler, ben doğru aday olduğu konusunda pek iyimser değilim şu anda.

oy vermeyeceğim. yeter artık lan, benim de bir dünya görüşüm, bir fikrim, bir yaşam tarzım, bir hayatı algılayış biçimim var. yaşım 31. doğduğumdan beri bu ülkedeyim. her seferinde yok sayılmaktan, kötünün iyisine tamah etmekten, adam yerine konmamaktan, karşı uca yaklaşmak ve alttan almak zorunda kalan taraf olmaktan bıktım. ekmeleddin ne amına koyayım? yolda görsem selam vermeyeceğim, zerre kadar ortak yönümün bulunmadığı bir islamcıya neden başıma gelmesi için oy vereyim? ne olacaksa olsun amk ülkesine.

hangi tanıdık aday olsa zaten tartışmalar kaçınılmaz olacaktı. bir homojenlik sağlanamazdı.
akşener mi? başbuğ mu? baykal mı? kamer genç mi?
hangisine aday olsa kazanır gözüyle bakıyorduk? şu isimlerden biri de olsa yine eleştiri alacaktı. şu kesimden kesin oy alamaz diyecektik. rte de aynı şekilde rahat rahat eleştirecekti belli kalıplar çevresinde.

peki aynı rte ihsanoğlu'nun adaylığı karşısında aynı tavrı sergileyebilir mi? bence hayır. çünkü o da beklemiyordu bu hamleyi.

muhalefet bilindik, tahmin edilebilen bir aday seçmeyerek cesur bir adım attı kanımca. kalıpların dışına çıktı. boykotun sırası hiç değil. ortak paydada buluşulması gereken şu günlerde hele.

dolayısıyla rte'yi o koltukta görmek istemeyeceğim için gözüm kapalı oy vereceğim.

oy vermeyeceğin diye yırtınıp tatava yapan arkadaşlar.

benim dünya görüşüm bu herifinkiyle bile muhtemelen yüzde yüz zıt, ateistin bayrak taşıyanı, islamofobiğin önde gideniyim ama bir günde değişmez düzen. önce baş belayı defedeceksin, sonra kendi getirdiğini göndermek kolaydır.

düşündüklerimi genel hatlarıyla anlatan bir sözlük entyrisi, @filhafizalibalik güzel özetlemiş, şüphe ile yaklaştığım tek nokta son satırlarında %20'lik pastanın çoğuna yakınını alabileceğine ilişkin iyimser yaklaşımı.

eksisozluk.com

Oy vermem bu saatten sonra. Ne yerlerse yesinler.

ama adam doğru yolu bulmuş, bakın ne demiş:
"Ortadoğu'da son 20 yılda gördüğüm en büyük lider Erdoğan"

trollerin paniği bile adayın doğruluğu hakkında fikir veriyor ayrıca.

sağ kesimden de fazlasıyla oy alacak. ;)

chp nin ankara adayı mansur yavaş dediler... dalga geçtik, yahu bu adamı chp den nasıl adayı gösterirsiniz falan dedik; "aha akp liler korkuyor. demek ki mansur kesin alacak" dediler.
chp nin istanbul adayı sarıgül dediler... yahu bu adam kim, istanbul u yonetmek kim. ego patlaması yaşayan, vatandaşı yumruklayan bir adam kadir bey e rakip olamaz dedik; "aha akp liler korkuyor. demek ki sarıgül kesin alacak." dediler.

yav he heee:) acayip tırstık Ekmelettin den... yahu reis in karşısında bu adamın şansının olmadığını ilkokul çocuğu bile söyler. e biz de bunu soyluyoruz, yine aha korktular oluyoruz... ne diyek beyler?

ya adam yerine koyup cevap vermekle hata ediyoruz zaten biliyorum ama naparsın..

o yüzdendi di mi dönen onca şaibeli sandık? ha evet ya, biz uyduruyoruz onları.

adam senelerdir gördüğü en büyük lider erdoğan olduğu için karşısına aday olmaya karar vermiş zaten. he canım he.

yazının sonunda kimin adayı olduğu belli bu adamın:
m.takvim.com.tr

rte ye vereceğime çalıya çırpıya sürterim, o derece

@sir gawain +1
yeter bence artık.. vermiyorum arkadaşım.. bu kadar basiretsiz adamların olduğu bir tarafı destekleyerek şu anki var olan durumdan da olamıcam artık.. amk ülkesinde en azından istikrar var..
gelemsinler lan.. kapanalım hepimiz, şeriat gelsin, zerre umrumda olursa insan değilim..

mansurda oldugu gibi bi gucler birleskesi olucaksa, voltran icin veririm.

yıllardır medyayı , sosyal medyayı , sokaktaki konuşmaları dinlerim...akpartiyi desteklemeyen birçok kişiden hep aynı şeyi dinledim "akpartiyi destekleyenler neyi desteklediğini bilmeden oy kullanıyor" gibi farklı argümanlar dinledik...

şimdi görüyoruz ki akpartiyi neden destekliyosunuz sorunu soranlar , adayın kim olduğuna bakmaksızın , sadece seçimde recep tayyip erdoğanı devirmek için her yol mübah mantığıyla hareket etmektedir...buna saygı duymakla beraber şöyle bişe de eklemek istiyorum...siz gidip istediğiniz kişiye oy verirsiniz bunda sıkıntı yok fakat her insanın bi siyasi görüşü olmalı...tayyip erdoğan devrilsin mantığı bi siyasi görüş değildir , bu tayyip erdoğanın gücünün göstergesidir...

seçime gelicek olursak tayyip erdoğanın bu saatten sonra bu adaya karşı şansının çok yüksek olduğunu düşünmekteyim...

twitter.com

ona da oy vermem. onun rakibine de. oy vermeye gitmem bu sefer.

Oy vermeye gitmeyince rte mucizevi bir şekilde cumhurbaskanlığı seçiminden çekilmeyecek. Tek rakibi olan adama da oy gitmeyince kim kazanacak? Tayyip ne zaman gidecek ya uff diyerek dolasirsiniz etrafta. En azından şansımizi değerlendirelim.

tanımıyordum.
tanımıyorum.
3-5 satır okudum hakkında.
veririm.
doğru mu?
değil.

böyle de acınacak haldeyiz.

ikö genel sekreteri olduğu dönemde o kadar etkisiz oldu, o kadar beceriksiz bir yönetim sergiledi ki, tam bizim başımıza uygun diye düşünüyorum.

twitter.com

Uruguay 1 - 3 Kosta Rika
hollanda - ıspanya maclarını seyretmedinmi?

son 4 yılın en güzel dünya kupası aga.

@jamswety, iki maçı da izledim. eh evet onlar keyifliydi, 10'da 2 diyelim. tabii acele karar verdim belki de, şu almanya-portekiz maçı da gelsin bari.

Gruplarda olabileceek en büyük aksiyonlar oluyor bence. Grup aşamasından sonra kan gövdeyi götürür zaten.

sürprizler, skorlar var evet de benim beklediğim farklı bir şey galiba. yani oyunuyla keyif veren takım yok diyeyim. şöyle izlediğimde "şiir gibi oynuyorlar lan" gibi bir tepki vermeyi özledim.

İngiltere İtalya maçı bile zevkli geçti daha ne olsun? Normalde çok sıkıcı olması gerekir. Bir de geri dönüşler çok fazla oluyor. Yenik duruma düşen takımlar kazanıyor falan güzel yani.

ben bu gereksiz beklentiyi anlamış değilim en başından beri... spikerler bile, "bu maç diğerlerine kıyasla daha bir hareketsiz sanki" diye trip atıyorlar. "bu maç keyifli geçecek mi?" diye düşünmekten, oynanan futbolun tadına varamıyoruz.

ben gayet memnunum, her maç 0-0 bitse de şikayet etmem. dünya kupası'nda çoğu futbolsever maç kaçırmak istemiyor, haliyle çok fazla maç izliyor. beklenti bu yüzden artıyor olabilir ya da sıkılma eşiği çok düşüyordur, bilmiyorum. ama ben gayet memnunum ya, 2010'da da hiç "aman çok keyifsiz" dememiştim. dünya kupası'ndan sıkılmanın imkanı yok. DÜNYA KUPASI yau. koy trinidad tobago'yla paraguay'ı, mal mal top çevirsinler yine eğlenirim.

velhasıl, bence "zevk veriyor mu" diye düşünmek dahi yersiz. illa düşüneceksek de, bence gayet keyifli bir turnuva oluyor. şahane hatta.

1994 romanya,
1998 hırvatistan,
2002 senegal,
2010 gana gibi bir şey arıyorsun sanırsam.

Bu seferkine adaylarım Amerika ve Belçika.

@armagan, keyif verme açısından 2010'daki gana'yı şili'yle değiştirirsek diğer yıllara katılıyorum. yalnız belçika'dan o kadar umutlu değilim ben. falcao olmamasına rağmen kolombiya olur belki bu seneki sürpriz takım da.

nefis geçiyor yahu. isviçre'nin son dakika golü neydi öyle. yer gök inledi.

hollanda maçı gibi de enfes bir sürpriz ve nefis bir futbol vardı.

bunun bir tık üstü türkiye'nin oynadığı bir kupa, o da ütopya gibi geliyor artık.

dünya kupaları genelde şakır şakır top oynanan bi organizasyon olmadı zaten, en azından benim gördüğüm son 4 tanesi için durum böyle. anca çok farklı bir takım çıkıp turnuvayı domine edecek, önüne gelene 5 atacak. o zaman da dengesiz diye memnuniyetsiz olacağız.

ben genel olarak dünya futbolunun sıkıcılaştığını düşünüyorum. ortalık orospusu olmuş bir deyim var, "artık herkes savunma yapmayı öğrendi" diye. hah, işte bu olay, artık her takım istediği takdirde bir şekilde rakibini kitleyebiliyor. atak yapma yetisi olan takımlar için güzel bir haber bu ama atak oynayamayanlar mecburen bu yolu tercih ediyor. bu açıdan bakıldığında yunanistan hariç şu ana kadarki bütün takımlar bir şekilde, maçın bir bölümünde de olsa atak oynamaya çalıştı. dandik dediğimiz avustralya bile şili'ye zor anlar yaşattı. o bakımdan beklediğimden daha güzel geçtiğini bile söyleyebilirim, kaldı ki bunlar daha ilk maçlar; risk almak zorunda kalınacak maçlar gelsin, sen o zaman gör curcunayı.

bence çok güzel geçiyor. gurup maçları her zaman sıkıcı olmuştur ama bu dünya kupasında tam tersine heyecanlı oluyor. guruplar bitince modern futbol tarihinin (bana göre 80lerden itibaren) en zevkli dünya kupasına şahit olabiliriz.

efsane olarak hatırladığımız kupalarda hem seyircinin hem de takımların rakiplerini pek tanımamaları etkiliydi. bu yüzden de bir anda öne çıkan takımlar olabiliyordu.
aslına bakarsan bu kupada uruguay kosta rika karşısında bir benzerini yaşadı.
ama genel olarak seyirci de, takımlar da, herkes birbirini epeyce biliyor artık. buna rağmen epeyce iyi geçtiği söylenebilir son yıllarda baskın olan futbol tarzına kıyasla, hele sadece ilk maçlarda olduğumuzu düşünürsek.

2-3 maç hariç tamamı şahaneydi diyebilirim. ilk maçlar itibariyle tabi.
1 maç hariç hepsini de seyrettim.
ilk maçlardan sonra daha da zevkli geçmesini bekliyorum, çünkü yenilen takımlar belli bir strateji değiştirmek zorunda varolabilmek için.

geçen dünya kupasının final heyecanı ile bu senenin gruplarını kıyaslıyor olabilirsin. ben öyle yaptığımı farkettim, vazgeçince rahatladım.

bence gayet güzel. canlı bahis ile birleşince zevkten dört köşe oluyorum.

şiir gibi oynayan bir takım hiçbir dünya kupasında olmadıki. olamaz zaten. bunlar kulüp takımı değil, birlikte az oynuyorlar, takım oyunu o kadar yüksek olmaz. 70lerde brezilya varmış şiir gibi oynayan onlar da bi bol yapamamışlar.

dünya kupasının özelliği heyecanlı maçlar, uzatmalar, müthiş geri dönüşler, stres, sürpriz maçlar ve yıldızlaşan oyuncular, unutulmayan gollerdir.

1982 Brezilya milli takımı hariç başka şiir gibi top oynayan takım olmadı bu tarihe kadar. (Zico, Eder, Socrates, Falcao'lu kadro)
Onlar da ilk tur sonrası 3'lü ölüm grubunda Italya'ya kurban gitmişlerdi. Zaten o sene Italya şampiyon oldu.

almanya ile aradığımı buldum arkadaşlar. kırmızı olması fazla önemli değil, adamlar net, budur.

Bu ucu arasinda ben Tekirdag'i tercih ederim. Efe zaten klasmana bile girmez. Ek olarak secme sansim varsa da Kulup Raki'yi secerim.

kulup rakisi var %50 alkol ve hepsinden guzel bence.

yeni rakının sonu 1'le bitenini al.onların numaraları oluyo dikkat edersen görürsün 1 baya iyi.

1- yeni rakı ALA
2- tekirdag altın seri
3- yesil efe

Kulüp Rakı candır

en sert kulüp, en leziz tekirdağ altın seri.

kulüp, yeni rakı ala, kara efe ve sarılar diye gider. geri kalanların hepsi aynı. tekirdağ falan bir numarası yok.

kulüp +1

yoksa tekirdağ

kulüp

-kulüp
-yeni rakı âlâ
-tekirdağ

Hem sert hem de içimi rahat olduğu için Kulüp Rakı tabi ki

500 bin lirası ile ithalat işine girerdim. çok sağlam parti mal getirip satardım. hem perakende hem de toptan. bir anadolu turu ile yüzlerce müşteri bulunur.

aramaya inanırdım.

www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

arsa alır satardım.

kendime suriye'den kadın satın alırdım heralde.

Uzun bir zaman ne yapsam diye dusunurdum, bu arada para harcardim.

@yapma volkan ne mal getirirdin?

şimdi birşey diyeceğim ama vurmayın; 2 milyon lira "hayat" değiştirecek bir para mı? ithalat demişsiniz, iyi bir iş demişsiniz ama. ev-araba-yazlık gibi bir üçlüden öte gidemez bence bu para. ya ben çok aç gözlüyüm ya da sizin dışarıdaki ekomomiye dair düşünceleriniz çok tozpembe.

@kerbee vurmak değilde full 320d alsan 180-190 bin tl yazlık eli yüzü düzgün izmir yakınlarında 280-300 ciavrı bulurum (altımızdada 320 var bin git istediğin plaja...) ankaradan 2 ev merkezi 800-1000 kira getircek alsan 800-900 bin tl de buna gitti 500 binde kaldı onlada yatırımmı yapcan al satmı ne yaparsan yap zaten aldığın 2 evden 1800-2000 arası kira getirisi olacak oda yeter de artar 1 kişiye...

Daha mütevazi bir plan için tdi dolu jetta 70-80 milyar yazlık almayıver... Ankara yada izmirde düzgün mahallede ev 200-300 milyar kira getirisi için 1.500.000 tl lik ev alcan yani (4-5 tane istten ankaradan izmirden ooh oralardanda aylık 4000-5000 gelir (aile için ideal bi program...

@kerbeee

yanlış anlamazsan bir soru soracağım.

çalışıyor musun? aylık gelirin ne kadar? umarım abartıp da sallamazsın.

Bırakın 2 milyonu 100.000 tl bile cash ise hayat değiştirir olm siz ne sanıyonuz allasen???

1 milyon tl'si ile site özellikli güzel bir ev alırdım istanbul'da, 100 bin tl'siyle volvo s60 alırdım. kalan 900 bin tl'nin 200ünü acil durum için bankada vadelide tutup 700'e de aylık 3000 tl civarı kiracılı bir dükkan alırdım.

bu arada yazlık dünyanın en ölü yatırımı.

yurtdışına taşınırdım. avrupa ya da rusya'ya. bir şehirde, bir de şehir dışında, köyvari bir yerde kendime ev alır/yaptırırdım. daha sonra ömrümün sonuna dek dünyayı dolaşırdım.

ilk önce bahçesi oldukça büyük, garajı olan 2 katlı müstakil bir ev yapardım, zaten yaklaşık 500 bin rahat tutar, sağlam yapıcam falan dersen...
sonra bir tane motorsiklet alırdım bmw yada ktm 50 de ona verirdim, 100 bin tl kendime ayırır geri kalanını faiz yada, dolar gibi en az 1 sene ellemiyeceğim şekilde değerlendirir, türkiye turuna çıkar 1 sene motor tepesinden inmezdim.

zaten aylık 1500 lira benzine ayırsam 3500 de ben yesem 5000tl aylık. 12 ayda 60 bin lira. 40 lira para bile artardı be heheh.

giderdim bi dağ başında ev satın alırdım bütün gün oyun oynardım geberene kadar da alkol sigara ot kök...

benim hayallerim hep küçük la o bana fazla gelirdi.. en fazla istediklerimi yaptıktan sonrasını bankaya yatırırdım..
memur çocuğuyum oğlum ben..

@kilimanjaro hah işte anlamışsın belki de beni, yani ekstradan güzel bir araban ve iyi kira getirecek 3 evin olur diyelim hadi :) ben hayat değişmesi deyince farklı algılıyorum sanırım, cebe ekstradan 5 bin lira girer desem kabaca, tek kişiyi iyi kurtarır. ama bugün insan yaşıcak gibi bir evin kirası uçmuş gitmiş, satınalma fiyatlarından bahsetmiyorum bile. bunun eşi var, çoluğu-çocugu var, hastalığı-sağlığı, ne bileyim geleceği var. masraf ha babam var, hiç bitmiyor ki. o yüzden gözüme az gözüküyor bu meblağ.

sonradan gördüklerim için eklemeler: izmirde düzgün bir mahallede, içinde insan barınacak şekilde şu an 200-300 e ev bulsam 2 tane alırım. istanbuldan vs den 4-5 tane evi nasıl alıyorsun valla onu hiç anlamadım :)

@yapma volkan çalışıyorum. evliyim (bunu eşimle şirket ortağı olduğumuz için belirttim) hanemize giren para aylık en az 4000 usd olmak üzere, maksimum 6000 usd diyebilirim.

www.deltabisiklet.com

Şunu alır dünya turuna çıkarım.

@kerbeee

yani adam başı 4.500 tl para diyelim.
memur karı koca olsanız da girecek olan adam başı 2500 tl hatta ikramiye vs vurursan 3.000 falan eder.

yani 8.000 lira para genel olarak gayet iyi. ama hiçbir zaman 2 milyon tl paran olamaz çalışarak. yani ayda 8 bin lira kazanmak ile ki giderlerden sonra sana kalan 2-3 bin lira falan olur.

2 milyon lirayı az bulman ilginç yani.
bizim eve 6 bin lira para giriyor, girdiği gibi gidiyor..elektrik, su, yeme, içme vs.

Bu para ile asla mulk edinmezdim. Yurtdışında ancak olabilecek bir hayalim var onu gerçekleştirip türkiyeye dönerdim. Büyük Kardesime fb lokali açardım diğerine istediği Bölüm neyse onu okumasi için parayı dökerdim.

Anadolu şehirlerinden bir tanesinde inşaat işine girerdim. Antep, Urfa, Kayseri vs. Tabii bu para yetmez ama bu para olduktan sonra kredi de kullanır bir şekilde inşaatı bitiririz yani :)

2 milyon ile bir degil yuz kisinin hayati degistirilir.

@yapma volkan seni çok iyi anlıyorum, aynı şeyden bahsediyoruz aslında. bu işlerin sonu yok, o hep gidiyor, gidecek yani, para asla durmuyor. sorun benim az önce de dediğim gibi "hayat değişmesi" algımın farklı olması. çünkü "iyi"nin bir tavanı yok. iyi ev, iyi araba, iyi kıyafet, iyi yemek vs vs. benim hayatım değişecekse, ben çalışmamalıyım mesela. işi-gücü bırakıp evi-barkı alıp fittiri fittiri gezmeliyim, yemeliyim, içmeliyim, 6 ay yazlık 6 ay kışlık yurtdışı yapmalıyım (tamamen sallıyorum şu an bunları) ne bileyim hayatımı yaşamalıyım işte. ama tüm bunlar bana 2 milyonla olacak şeyler gibi gelmiyor, nereye kadar olacak, olsun sana 3 sene-5 sene. sonra gerisin geriye dönüş. e noldu hayat değişti mi şimdi? bence hayır :) bizim kafada alacaksın birkaç ev, vereceksin kiraya, gelen kirayla hayat standardını büyük şehirdeysen günümüz şartlarında bi tık yükseltmiş olacaksın, bence hepsi bu.

Başka bir ülke vatandaşı olmak ve dünyayı gezmek için değerlendirirdim.

faize yatırır ölene kadar yaşam standartlarımı değiştirmeden vaktimi para kazanmaya yönelik değil kültürel aktivitelere yönlendirirdim.

@dinsiz +1

Ucuz bi ülkeye ya da türkiyede ufak bi sahil kasabasına göçer ortalama bi hayat yaşardım herhalde. 3000tlnin rahatlıkla yetecegi fakir ama güzel ülkelerden birine gider yaşardım. 3000x12x50=1.800.000 ediyor. 150.000 ev 50.000 de araba desen. Tamam ışte. Milyonluk evde oturup sabah 8 akşam 5 patronun lafını çekeceğime daha mutavazi bir hayat yaşayıp kimseye eycallahim olmadan istediğim hayatı yaşarım. Ki bu sırada illa ki hobilerin filan olacak ordan da az da olsa bir para kazanılır.

ben yardım ederim isteyene. danışmanlık yaparım hiç üşenmem :P

benim hayatımı pek değiştirmez, sermayemi güçlendirir.

ben 2 milyon liralık bir gayrienkul alır, kiraya verir (yaklaşık 15-20 bin getirmesi lazım) bununla kral gibi yaşar, tüm hayallerimi gerçekleştiririm.

bir yandan da hayat düzenimi bir anda bozmam, işime gücüme vites düşürüp devam ederim.

mankenlik ajansı kurarım, kendi özel haremim olur

avustralya'da yüksek lisans yapardım.

fotoğraf makinesi alırdım ve bütün dünyayı gezmeye başlardım. ticaret yapmazdım. zaten fazla bir para bu. iki günlük dünyada bir de paramı artırmaya çalışmam.

kriz cikana kadar parayi faize gomerim. kriz zamani fiyatlar iyice dusmusken paranin bir kismiyla temettu verimi yuksek birkac hisse alirim. o hisseler temettuleriyle zaten birkac senede kendilerini amorti ederler. hayatimin sonuna kadar da yilda enflasyon kadar faiz alacagima cok daha yuksek seviyelerden temettu alirim mis gibi. kazandigim parayla da yapacak bir sey bulurum elbet.

ben buna benzer bir soru sormuştum ama 1 milyon tl yazmıştım. o da para mı lan diye ağzıma sıçmıştı duyuru ahalisi
2milyon olunca niye ağızları sulandı anlamıyorum

Bankalar birbirlerine borçlanıyordur bence.

paralar fiziksel olarak yer değiştirmiyor.

taşınmıyor tabii ki

yok yav, öyle olsa EFT'nin esprisi ne ki, gidip elle yatırırsın. taşınıyorsa da belli zamanlarda topluca taşınıyordur sanırım.

Bilgisayarın içinde küçük adamlar var onlar getirip götürüyor.

Taşınmıyor,
Belirli aralıklarla mütabakat yapıp hesaplaşıyorlar.
Uluslararası da bu şekilde hallediliyor.

kesin bilgi; bankaların (A&B) merkez bankası nezdindeki hesaplarında gün sonu tek hareket yapılıyor.

yaptığım işte iyi olmak istiyorum ben. doktorasıyla falan

2 sene sonra doktorayi bitiriyorum. ondan sonra bakiciiz.

hiçbir şey beklemiyorum, çünkü hiçbir beklentim gerçek olmadı. 30 yaşımda mutsuz bir insanım. ecelimi bekliyorum sadece.

Ben de genel olarak başarılı, faydalı biri olmayı istiyorum.

önümde hayatımın dönüm noktası olabilecek bi süreç var. şu 5-6 ay içinde bu süreçlerden başarıyla geçebilirsem hayatım sonsuza kadar değişecek ve bambaşka şeyler yaşıycam, ve çok istiyorum. eğer başaramazsam olduğu gibi devam edicek. her şey bu öümüzdeki bikaç aya bağlı.

bir marangoz atolyesi ve kosemde kendimle barışık bir hayat. aynı zamanda gezmeye, yeni yerler diller keşfetmeye devam edebilmek.

Pek bir şey beklemiyorum, iyiyim böyle.

Bu pazar ne aktivite yapsam acaba, ayyy piknik mi yapsak ( nefret ederim normalde piknikten, niyeyse su an hayalledim), ay yok bisiklete binelim, ya daaaa ben size yeni bi pasta yapayim mii seklinde pazar plani yapacagim gunleri bekliyorum.

Hiçbir şey beklemeyenlere +1. Biz iyiyiz böyle.

Şimdilik Brezilya-Hırvatistan maçını.

2 yıl içinde motorla asyayı geçmek istiyorum ben, herşey tamam bi cesaret yok :/

hayatta tutacak kadar umut bekliyorum. bi de hayat bana bulaşmasın. mutluluk şart değil ama huzurlu geçsin. geceleri rahat uyuyayım.

insan oldugumu hissedebilmek yeter. ama onu da hayattan önce kendimden bekliyorum.

3 ay sonra avustralya'ya gitmek, 1 sene sonra vizemi uzatabilmek, 5 sene sonra da avustralya vatandaşlığı almak. ondan sonrasına o zaman bakarım.

otomobil düt dütt

kısa vadede dünya kupası ve the international 4 ile birlikte keyifli, sorunsuz bir yaz mevsimi. bu süreçte kredi kartı borcumu kapatıp 3-4 kilo verirsem, 5-6 kitap bitirirsem istanbul'a level atlamış olarak dönerim.

uzun vadede pilot ve yazar olmak istiyorum. öldüğümde, "iyi uçardı rahmetli, şu kitabında da diyodu zaten" falan diyebilsinler arkamdan. genç abazanlar okuduklarında "anaa, aynı düşünüyomuşuz lan adamla! büyüksün pescador reyiz!" desinler. hayatımın belli bölümlerini düsseldorf'ta, torino'da, montpellier'de, viyana'da falan geçirebileyim. geri kalanını da gezebileyim.

bunun dışında çok iyi anlaşabileceğim hatun falan olabilir mesela. gerçi bunlar "hayattan beklenti" sayılmaz aslında. hayattan değil de, kendimden beklentim, bunları yapabilecek gücü bulabilmek. duyuruda cevap kasınca düsseldorf'a gidilmiyo sonuçta, bu işleri yapacak gücü damarlarımdaki asil kanda bulmayı isterim beklerim hayattan en fazla.

Saatimi

istediğim hiçbir bok olmuyor küçük istisnalar dışında. hep başkaları istediğim hayatı yaşıyor istediğim şeyleri elde ediyor. bundan sonra bir bok beklemiyorum amk hayatından. elimde olsada şu kendi vücumdan çıkıp o imrendiğim kişilerin içine girebilsem keşke. ben olmaktan nefret ediyorum.

3.bp.blogspot.com

özet geçiyorum. 1. dışında diğerlerini elde etmem lazım.

30 yaşıma geldiğimde çok zengin olmayı yazlık ve bmw sahibi olmayı istiyorum. bunlardan sonrada mutlu bir evlilik.

çoban salata ve cacık yemekten zevk alabilmeyi, can erik yiyebilmeyi (burda yok çünkü), rahat nefes alabilmeyi, rahat yürüyebilmeyi, rahat kaka yapabilmeyi ve çalışıyor olabilmeyi bekliyorum.

ciddi ciddi yazıyorum bak.

hiçbir şeye, hem de hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilmeyi.

en az alışveriş yapabilmeyi, yediğim herşeyi kendim üretebilmeyi/yakalayabilmeyi, yaşadığım evi küçültmeyi, avm denen şeyin yakınından bile geçmemeyi, söğüt gölgesinde hanımeli koklamayı.

sadece bunu yapabileyim, onyüzbin milyar dolar sizin olsun.

Gençler kabul edelim hepimiz seks bekliyoruz.

oha şaka mı? ya da eksik kelime mi var?

tabi ki var.

sanırım işinin patronu olmayı kastediyor.

(bkz: tabi lan manyak mısın)

zarar eden bile var

degnekci cok yok galiba artik. cagimizin degnekcileri ispark

ispark değnekçileri işe aldı, yeni otopark mafyası belediye.

Ama en azından araçları çizmiyorlar park ücreti verilmedi diye.

değnekçi mi kaldı istanbulda her yer ispark.(bu iyi birşey en azından fiş falan kesiyorlar ayrıca ne ödeyeceğin baştan belli). geceleri kendi kendilerine değnekçi süsü veren adamlar var onlarında bişey kazandığını sanmıyorum.

2013 yılı toplam satışları 161.653.836,56

www.ispark.com.tr

özel otoparklar ve kayıtsız değnekçiler ile vale ücretleri hariç.

bravo 1.6 diyerek ihaleyi açıyorum ben fransızlara hiç bulaşma

Deniz fiat yakıştı mı o iki arabanın yanına.

ikisi arasından astra diyorum. sebep, sadece beğenim.

astra fakat ben toyota auris i onerirdim güzel piyasası var.

dizel mi? sedan focus ve hb astra kullanmis bir insan olarak (ikisi de dizel, 1.6) focus'un surusu kesinlikle daha keyifli diyebilirim. yalniz arabadan da neredeyse hic anlamam belirteyim. Tamamen izlenime bagli bir yorum.

Sadece isim üzerinden karşılaştırma olmazki.Motor,donanım,ektralar vs birçok seçenek var hangi ikisi arasında kaldığın önemli.Ama ikisi de piyasası iyi araçlar,özellikle astra turbo.Onun için ilk bakışta aşk önemlidir diyorum.

focusu bilemem de fiat bravo astradan daha iyi bana kalırsa. o yüzden ikisi arasında focus.

sifir mi olacak? bu segmentte benim favorim seat leon'dur. 1.4tsi fr donanim. liste fiyati 58.500. 10000 km altinda tertemiz modellerini 50000-52000 bandinda bulabilirsiniz.

Araç kesinlikle sıfır olacak dostlar

fiat yakıştımı demişsin ama kasa ağırlığı olarak iki arabadan da daha ağır ve tork hp olarak ikisindende yüksek

opel'e karşı ve özellikle astra'ya karşı ayrı bir sempatim var o yüzden astra.

Astra daha iyi gibi. Alternatif olarak honda civicler de güzel.

opel astranın 1.4 turbo motoru çok başarılı...

önerim, citröen c4.

ama ikisinden birini seç dersen, focus derim.

p.s. ikisini de kullandım

alıyolar almaz olurlar mı, ama bunun zamanlaması var her banka kendi zamanlamasını yapar. zırhlı korumalı ekiplerle geliyorlar hem de almaya :)
bankamatik soygunluarı da var :) onun icin de ozel uzmanlar var tabi.

bankamatik atom bombasına dayanıklı denebilecek(mecazi) sağlamlıkta bir sistem. kaçırırsın belki ama açamazsın.

paralar kutular halinde konuluyor. 5'lik kutu, 10'luk kutu gibi

ATM lojistiği bile var, hangisinin ne zaman hangi yerden para alacağı çok matematiksel olarak planlanıyor, ona göre çıkıyorlar zırhlı arabalarla. Çelik kutularda geliyor paralar da.

atm'nin olduğu gibi sökülüp götürüldüğü vakalar var, onun dışında zorlamazlar pek. açık alanda kısa zamanda açmak mümkün değil, hemen yakalanırlar.

off-site dediğimiz, şube dışı atm'ler, eskiden günde bir kez ziyaret edilir, zarflar alınır para kutuları konulurdu ama şimdi anında para yatırmalı (sahte parayı tanıyabilen) atm'lerde sanırım yatırılan çekilen dengesini gözetleyip para ihtiyacı olursa ziyaret ediyorlardır.

şube atm'lerine zaten içeriden müdahale ediliyor.

para alma ve ekleme işlemleri çok fazla zaman ve işgücü kaybı yarattığından yeni nesil bankamatikler üretilmeye başladı. örneklerini çokça görebilirsiniz. işbankası ve ziraat öncüsü oldu bu yeniliğin.
farkı şu;
eskiden bankamatiğin kasası iki gözdü. verilen paralar yatay, alınan paralar dikey saklanırdı. kapasite belliydi. sürekli kontrol etmek gerekirdi.
şimdiki sistemde tüm para yatay gözde ve rulolar halinde sayılıyor. eskinde kutu kutu yerleştirilen paralar, şimdi ana gözden konuyor ve makine içine rulolar halinde sarılıyor.
bu da şu demek oluyor ki eğer para yatırma ve çekme döngüsü aynı hızda ise bankacılar hiç bir zaman atm'yi yüklemekle uğraşmıyorlar. başkasının ödediği kredi kartı borcunu, bir başkası maaş olarak anında çekebiliyor.

Yine de yatırılan para çekilenden az. Arada zırhlı araçlar değişim yapmaya geliyorlar. Ben gördüm, uslu bir çocuk olmaya bağlı sanırsam.

benim askerde bir arkadaş vardı, ya inanılmaz fake bir adam ya da çok gerçek :)

dediğine göre, banka güvenliği üzerine çalışıyordu. bankamatik adsl ile (yerden kablo) internetten takip ediliyor, içinde ayrıca gps var. kablo kesildiğinde gizli alarm polise gidiyor. polis 3 dakika içinde atm yanında bitiyor.

en iyi yöntemin, bu 3 dakika içinde bankamatiği bir kamyon arkasına atıp kameraların olmadığı yerlerde hareket halindeyken kamyon kasasında kaynak makinesi ile açıp yol kenarına atıp kaçmak.

tabii bankamatiğe yeni para konmuş olmalı ki tahsilat yüklü olsun.

bu yazdığım suç unsuru ise silinsin lütfen :/

ha bir de, kamyon çalıntı olmalı.

yıllarca bu işi yapmış biri olarak @cliquot suser'ına katılıyorum.
ayrıca içinde ne kadar para olduğunu düşünüyorsun bilmem ama gireceğin zahmet ve tehlikeye antreksiyona değmez.

Ben gördüm bi kere, yapı kredi atm'sine para mı koyuyolardı para mı alıyolardı bi şey yapıyolardı açmışlardı içini.

yanılmıyorsam ben silahlı korumalarla gelindiğini görmüştüm bir kez. yani bankamatik çevresinin epey kontrol altında olduğundan eminim ama buna ek olarak sanırım silahlı kişiler de vardı (silah dediysem güvenlikçi silahı değil, mp5 tarzı silahlar). soygun illaki oluyordur. bazen o parayı götüren kişiler bile tozutup kaçırıyorlar parayı, normal soyan neden olmasın.

KAsayla alıyorlar, kasa içinde çıkıyor yani bankamatikten para. Ufak aksalar içinde her para için ayrı bölmeler var.
Bankaya götürülüp orada sayılıyor, işlem detayına bakılıyor sonra. Eksik ya da fazla varsa rapor ediliyor ve gelen dilekçeli talebe göre sahbine geri verilebiliyor para.
Çok ortalık yerde ve bankadan uzaktaki bankamatiklere her gün uğramıyorlar sanırsam, bu nedenle pazar günleri para kalmayabiliyor kampüs ortasındaki bankamatikte falan :/

Bi akrabam Antalya da bir bankanın bankamatiklerine para yükleme işi yapıyor. Bana söylediği her bankamatiğin ayrı kullanım yoğunluğu olduğu ve bu yüzden farklı farklı zamanlarda yüklemeler yapıldığını ayrıca kendi kendini yükleyen bankamatikler sayesinde işlerinin epey kolaylaştığını söylemişti.

Hırsızlık konusunda tthet'e katılmıyorum. Çünkü ortalama bir bankamatiğin kapasitesi 515.000 tl fakat sigorta firmaları 400.000 tlye kadar olan para yüklemelerini teminat altına alıyorlar.

çoğu zaman görmezsin zaten, sadece zırhlı bir araç görürsün. dışarıdaki atmlerin (bankamatik iş bankasının markası) girişi arkadan olur. sen sadece ön ekranda şu anda işlem yapamıyoruz ekranını görürsün. alışveriş merkezi gibi yerlerde ise önden yüklemeli atmler bulunur bunları uslu bir çocuk olursan görebilirsin. ödenecek paralar kasetler halinde gelir, kasetler halinde gider. yatırılan paralar için kaset alınır boş kaset konulur. kasetler nakil merkezlerinde açılır. atm çevresinde nakit para sayılmaz. yeni nesil atmler de var, para ödeme ve yatırma ünitesi tektir. senin yatırdığın banknotları başka birisi çekebilir.

yıllar önce traktörle atm çekerek soyan bir vatandaşımız olmuştu, şimdi linkini bulamadım.

güvenlik sistemleri işi yaparken sürekli denk geliyordum,beraber gidiorduk,genelde bankaların grup araçları olur(mavi veya yeşil zırhlı transit,bir söfor,bir güvenlik birde şef vardır ekipte genelde) bu grup rut dahilinde atmlerden paraları alır veya yükler,atm'nin yerine kullanım sıklığına göre değişir(her atm'nin belli bir kotası vardır) yüklenecek para ancak ortalama 70 bin tl gibi düşünebilirsin,birde bu işi yapan bazı aracı kurumlar yükleme işlerini geceleri yaparlar.trafikte göreceğin desmer giydirmeli araçlar,açık yeşil ve lacivert ford transitler,brinks ve g4s firmaları bu işleri yapar.

atmler çok sağlam sistemler değillerdir,dış kabinler bildiğiniz galvaniz,atm ünitesini ise kaynak makinesi ile açabilirsin,güvenlik sistemlerini devre dışı bırakmak işi bilen biri için çok zor değil ancak insanlarda atmler çok sağlam iyi korunuyor gibi bir algı oluşturmuşlar o yüzden pek fazla soymaya tenezzül eden yok.

Tam olarak şu. Average bir normdan bahsederken kullanılır, "Ortalama bir insan şunu şunu yapar" gibi. Mean ise doğrudan matematiksel aritmetik, geometrik, vb. ortalamadır. Average'tan bahsettiğimizde mean'den de bahsediyor olabiliriz, mode'dan da, median'dan da; bu tamamen neyi norm kabul ettiğimize bağlı. Average standardı belirtir. Mean sadece aritmetik ortalama olmak zorunda değil, kaç türlü mean var. Sonuçta matematiksel olarak hesapladığımız şey mean. Bu kelimeler birbirinin yerine kullanılıyor ama istatistiğin içinde ikisi farklı. Aynen possibility ve probability'nin farklılığı gibi.

istatistiksel olarak farkı ne? :/

İşte, mean tamamen ortalama iken; average'ın %90 mean'i kastetmesi ama bir ihtimal de median veya mode'u kastetmesi. Ama average olarak mean'i aldıysanız, average da diyebilirsiniz mean yerine.

aychovsky çok güzel açıklamış. bir de ben örnek vereyim, farklarını anlamana yardım eder.

mesela serinin içinde kayda değer derecede uç değer varsa (seri 1-2-5-3-5-1-6-7 diye giderken bir anda 101 diye bir değer gelmesi) o serinin ortalaması (average) alınırken mean (aritmetik ortalama) yerine median (ortadaki değer) kullanılabilir.

bu yüzden mean dediğin zaman hangi seri olursa olsun sonuç bellidir.
average dediğin zaman serinin özellikleri ve o seri ile ne yapmak istediğine göre cevap değişebilir.

şuna bak, anlarsın.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Ulus Konya Sokak'ta bulabilirsiniz. Ankara Pasajı'nda Ser Elektronik'te olma ihtimali yüksek, yoksa da yönlendirirler.

Konya sokak +1. necati bilgisayar olsun, ser elektronik olsun, yıldırımlar olsun senin derdinin dermanı.

zeze kostüm

Orası baya kostüm gibi duruyor? Internet sitelerinde takım elbise göremedim.

Yolcu için 170 lira ceza var.
Şoför için 4700 lira olması lazım. Aracı bağlayıp parka alıyorlar iki hafta ya da daha uzun süre. Aracı alırken bir de park parasını ödetiyorlar. Araç da şoför de mimleniyor. Ceza kesildikten sonranelirlibir süre içinde ödersen indirim var.
Durak sahipleri için ceza yok.

emekli polis ya da akrabası falan olanlara ses çıkarmıyorlar.

taksi kirasının aylık 4.000 lira olduğu şu günlerde pratik olarak sıfırdır.

plastik malzeme ama ne?
3d yazıcı kullan.

@Ben smyrna elimde bi şablon yok. Böyle kafamdakileri anlatıp bi şablon mu çizdirteyim birine? 3d yazıcıyı nerden buluruz?

Ben zamanında telefon kılıfı yaptırmak için araştırmıştım. Eğer öyle bir şeyse bahsettiğiniz, tasarımını yapıp sanayide kalıp döktürmeniz gerekiyor. Piyasada gördüğünüz tüm plastik malzemelerin bir kalıbı var. Kalıp döktürmek de maliyetli bir iş. Sonrasında çokça üretim yaptırılaccağında kalıp döktürülüyor.
Siz prototip yapmak istiyorsunuz heralde. Ben smyrna'nın dediği gibi 3d yazıcı çok mantıklı bunun için.

@ay nov kung fu evet ben sadece 1 prototip düşünüyorum. Ebat olarak nerden baksan 15 inch bi laptop kadar iç içe geçen parçalardan oluşan bir sistem. Ama bu 3d yazıcı nerden bulunur? Bunun bilgisayarda şablonu nasıl çizilir fikrim yok.

Nerden nası fikir sahibi oluruz?

Tasarım ve teknik çizim yapılması lazım öncelikle. Sonra belki 3d modelleme bile yeterli olur. Basit bir maketi yapılır köpükten falan. Kime anlatacaksanız işi bunlarla anlatırsınız.

plastik tornası işleten yerlere gidip yaptırman da mümkün.

avantaj: ikincisinde değişiklik yapmak daha kolay
dezavantaj: 3d yazıcıya göre fiyat yüksek ve ustayla anlaşmak kolay değil.

viapia diye aratabilirsin google'da. tobb üniv. içinde sanırım yerleri, bu tarz işler yapıyorlar. belki modellemeyi de kendileri yapar ama fiyat artar tabii.

eğer torna freze vs de işletilebilecek bişeyse sanayilere git. istediğin malzemeden yaparlar
ancak daha kompleks ve kalıp gerekiyorsa 3d yazıcılarda yaptır.

hangi şehir?
istanbu mu?

makexyz.com ya da 3dhubs.com sitelerinde arat.
3dhubs.com'da otuz kişi falan sonuç çıkarıyor bu işi yapan.

mimarbir arkadaşın varsa onun dafikrini al. hem 3d modellemeler yapıyorlar hem de maket yaparken özel maket gereçkleri kullanıyorlar.

hatta şunu gördüm ilk olarak. onlara mail at derdini anlat. tasarım işi de yapıyorlarmış. fiyatlandırma ürüne göreymiş.
www.3dortgen.com

işçiliğine bağlı. çok işçiliği olan bir bilezikse zararınız fazla olur. çünkü 700 liranın atıyorum 300 lirası altın, 44 lirası işçiliktir. alırken sadece altın fiyatından alırlar. yok dümdüz bir şeyse zararınız fazla olmaz.

gittigidiyor'da altın birim fiyatı aynı ise 600 civarına satabilirsin.

araya kuyumcu sokmak şart değilse tabii.

www.gib.gov.tr

benim bildiğim, bu listede 299 çeşit vergi, 85 çeşit idari para cezası mevcut.

ben toplamda içeriklerini okumadan 385 saydım. Belki yanlış saymışımdır.

32

hatırladığım 100 kontör 250nin yarısından biraz pahalıydı yani bu durumda 5lira diyeceğim.

ben de 5 hatırlıyorum

Ben 5-6 lira diye hatırlıyorum ama sanırım aycell'liydin sen :p

Bir kere yanlış kullanım. 9 lira 250 kontür diyince beynim yandı. 250 kontör 9 milyon.

Ben de 4.750.000 TL diye hatırlıyorum Telsim. Oda arkadaşım Turkcell'di, o düz 5.000.000 veriyordu.

@pandispanya, 2000-2001'de aycell mi vardi? :) (tekrar baktim da, teknik olarak 22 agustos 2001'de acilmis. sayilmaz.)

milyon kismina mi takildiniz ya :)

@ay nov kung fu, 9 lira 250 kontur'e tekabul ediyor canims. ters soylemedim. yanlis kullanim da yok :) (bkz: tekabül etmek)

bunu liseliyi bırakın üniversiteli bile bilmez...

@swmb: sana yazdıktan sonra aynen ben de girip baktım. 2001'de olduğunu görünce gelip edit ekleyecektim ama nasılsa şimdi o bakmaz, baksa da teknik olarak haklıyım zaten diyerek vazgeçtim :D yaşıma hürmet istiyorum lütfen :p

9 lira 250 kontör diyince sanki kontör karşılığı lira alıyormuşsunuz gibi oluyor. Lira karşılığı kontör alıyorduk, o yüzden 250 kontör 9 lira daha doğru geldi kulağıma. Onu anlatmaya çalışmıştım. :)

9 lira diil, 9 milyon lira bi kere.

100 kontör de dört buçuk milyon lira idi benim hatırladığım.

mevzuat.gov.tr
resmi gazete

Mevzuat.gov.tr doğru adres.
Yalnız 4857 eski kanun, yenisi için 6331'e bakman lazım.

Bir yandan da çiftçiyi korumak amaç.

Bir üründen piyasada çok olursa fiyatı düşer, sonuç olarak üretici maliyetini çıkartamaz.

piyasa fiyatları zamanla dengeler. ihracat gibi imkanların d bol olduğu günümüz koşullarında, sebebin ekonomik olmadığını kestirmek zor değil.

burfak'ın bahsettiği yönü var o doğru. Bir de bir takım siyasi oyunlar var. Türkiye'nin mercimek üretimi ve haşhaş üretimi inanılmaz düşürülmüş durumda mesela. bu alanlardaki dünya talebini eskiden Türkiye sırtlarken şimdi başka ülkelere kaptırdı bayrağı. Dolayısıyla gelir kaybı ve işsizlik artışına köyden kente göçlere sebep olan bir zincire dönüştü bu olay.

Ancak fiyatı düşürmemek için kota koymak da çok sağlıklı bir yol değil. Pazarı genişletmek daha iyidir. Yeni ülkelere yeni coğrafyalara ürünlerini satmaya başlarsanız talep edilen ürün miktarı artacağı için kotaya ihtiyacınız kalmaz ve hem fazla ürün üretir burada istihtam sağlar hem de ürün satışından gelir elde edersiniz. Tabi yeni pazarlara açılmayı kolaylaştıran/zorlaştıran pek çok faktör vardır mutlaka.

Şeker pancarına da kota getirilmiş sanırım.

İstanbul işgali yıllarında ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında da zeytinliklerin ve ceviz ağaçlarının yakıldığını biliyoruz... kolay yetişen ve meyve veren ağaçlar olmadığı için de böyle de üretime ket vurulabiliyor.

Bol bol değerli ağaç ekmeli...

Değerli ağaç ekmek age of empires daki kadar kolay olmuyor. Devlet sübvanse etmezse bu ağacı ekenler her yıl en az bi 3 - 4 bin tl ye yakın bir masraf ödüyorlar ve ağaçlar verimli yaşlarına gelene kadar karşılığında ağaçlardan herhangi bi gelir elde edemiyorlar. Ağaçların meyve vermesi kimi zaman 10 küsür yılı bulabiliyor.Bu süre içerisinde harcanan ve hayati derecede önemli olan iş gücünü saymıyorum bile.

Sonra bu ağaçlar meyve veriyor meyvesinin satışından elde edilen para ilaçlama sulama işçilik gübreleme toprağını işleme yabancı otlarla mücadele gibi pek çok masraflı işlem çıkarılıcınca bir hiç e dönüyor veya zarar ettiğinizi fark ediyorsunuz. Çiftçinin köyden kente göçüşününün sebebi budur. Adam niye ağaç eksin 10 sene sürekli para harcasın gözüne baksın sonra tam meyve aldığı sırada da meyveyi ucuza satıp zarar etsin.

Devletin sübvanse etmesi gerekiyor nitekim böyle birşey yok. Bu çiftçilerin mazot giderlerinin kesinlikle düşürülmesi ilaçların ucuzlatılması, gübrenin ucuzlatılması, sulamanın ucuzlatılması lazım. Traktör ve traktör parçaları gibi tarım aletleri çiftçiye faizsiz uzun dönem taksitli kredilerle verilebilmesi lazım ki çiftçi bunları ufak ufak taksitlerle alabilsin kullanabilsin. Bir traktör günümüzde 500 bin tl olmuş hangi köylüde o para var da alacak. Hadi aldı ona mazot da alabilecek mi kullanabilecek mi şüpheli. Tek gideri o değil çünkü. Bu adamlar da çocuk okutuyor ailesine bakıyor vs. Şehirdeki adam zor geçiniyorum diyor. Köydekinin durumu daha fena. Adamın her sene para gömmesi gereken bir tarlası bağı bahçesi var ve herşey o kadar pahalı ki çok ciddi rakamlarda para tüketmesi lazım o bağa bahçeye ve hasat zamanı ürün alabilecek mi alacağı ürünün fiyatı harcamalarını çıkarabilecek mi dahası evi geçindirmeye yetecek mi meçhul. Hasattan önce bir dolu yağıyor tarlaya. Ne var ne yok indiriyor. Bu sene örneğin türkiyenin çok büyük kısmını don vurdu. Bahçelerde meyve yok. Full zarar.

ankara tandoğan magnet tıp merkezi.

Ucuz ve iyidir.

magnet +1

feyizli bi abimiz geliyomuş çok mübarekmiş onu dinlemeye gidicez diyin.

Eve uzak muhitten bir arkadaşı iftara davet etmiş olsun.
Davet sahura kadar sürsün, ertesi gün eve dönsün.

umreye gidiyoruz deyin...
hem hoşlarına gider.

hem oruçlu oruçlu yol olur desin ne var ki? ya da yola gidicem, seferiyim diye bugün tutmadım, kaza ederim desin. din buna izin veriyor yanılmıyorsam.

üniversiteden yakın bir arkadaşımızın bebeği olmuş diyecek. nikahına da gidememiştim, hazır arkadaşlardan da giden varmış, onlarla gideyim diyecek.

Bebeğin fooğrafını görmek isteyen olursa, daha kırkı çıkmadığından çektirmiyorlar dersin.

Mübarek zamanda doğan bebek +vaktinde gidilemeyen nikah-düğün +yakın arkadaş kombosu + kanıtsızlık

cenaze en mantıklısı.
okuldan çok sevdiğim yakın bir arkadaşım babası vefat etti onun yanına gideceğim, birkaç gün destek olur dönerim desin.

konya'ya gidiyoruz türbeye. bi blog yazıcaz orayla ilgili filan deyin. blogdan sonrasını dinlemezler zaten.

o arkadaşın 30a merdiven dayamamış hali benim. aynı şey için bana da yalan gerekiyor. arkadaşlarla muhabbet sohbet iftara kadar daha güzel bekleniyor, ramazanın 3-5 gününü de arkadaşlarımla geçireyim ne olacak yani? demeyi planlıyorum.

cenaze +1

spor yapmalısın bence

egzersiz diyeceğim ben, imkanınız varsa.
imkan yoksa, kitap okuyabilirsiniz.
ikisinde de reset atılmış gibi olunuyor güne başlamadan.
birinde komple, birinde sade kafaya.

20-30 dk spor gün içerisinde de dinç hissetmene yardımcı olur. zamanla bunu alışkanlık haline getirirsen hayat kaliten de artar.

ayrıca arta kalan vaktin için de mutlaka program yapmalısın.
6-6:30 arası spor
6:30-6:45 arası duş
6:45-7 arası kahvaltı

gibi. böylece hem o vakti en verimli ve düzenli bir şekilde değerlendirirsin, hem de normalden daha fazla vakit arttırabilirsin kendin için.


edit: ben yapamıyorum, bari sen yap, başarırsan belki başkalarına da gaz olur.

kitap oku. süper olabiliyor.

spor da +1

Kitap ve egzersizle hem vücudunu hemde zihnini gelistirirsin. Orta vade de 3 6 ay icinde faydasini direkt hissedersin. Kitap seçimini de iyi yaparsan cok işine yarar

spor en iyisi, kendini heder edecek kadar değil de bi canlılık getirecek şekilde spor yap. kitap okuduğumda bazen kitapta bir yer aklıma bi takılıyor ki sorma gitsin, gün boyu zihnimde kitapla uğraşıp duruyorum. kitap olayına dikkat et. sakin sakin bir yerleri izleyip çayını yudumlayabilirsin.

Spor diyenlere ben de katılıyorum. Keşke kalktığım saatle işe geldiğim saat arasında 2 saat olsa, ben de parklara yürümeye, koşmaya gitsem. Güne fıstık gibi başlamanın yolu.

Kısa ve yoğun bir egzersiz seni gün için ateşler.

na işte benim rutinim.
5.37 ile 6.00 arası uyanış. daha öncesinden kıyafet hazır değilse, kedilerimi özlemişsem daha erken.
7.15'te ofisteyim. ofisteki spor salonunda 8.15'e kadar spor, 7-10 km çok hızlı koşu, power plate, squat, bench, vs. 25 dk duş. 15 dk kahvaltı. en geç 9.00'da işimin başındayım. gün içinde enerjim hep yüksek kalıyor böyle.

kesinlikle spor yapmalısın. tüm gün kendini iyi ve enerjik hissedersin. mental açıdan kitap yorucu olabilir. kitap okuma bence.

bu arada günlük ritmini değiştirmek istiyorsan, spor yaparak 22-23 arası uykuda en ufak bir problem çekmezsin. hatta ilk başladığın günlerde daha erken bile uyursun. kolay gelsin :)

siz gercekten her gun mu spor yapiyorsunuz? :/

duzenli bir program yapmak da cok mantikli. bunu kesinlikle yapmaliyim.

Kahve fabrikasi vardi ama, istanbuldaysan cherrybeans ve kronotroptan da edinebilirsin.

ankara'da üşenme gimat tarafında atb'ye git ve girişteki kahve kokusunu takip et.

sağlık raporu için (bkz: osgb)

hata sizdeyse,zorunlu trafik sigortanız karşı tarafın hasarını karşılıyor. siz kendi hasarınızı cepten ödüyorsunuz.

sadece zorunlu trafik sigortan var ise, kaza yaptığında sen kusurlu isen, karşı tarafın aracını senin sigortan ödüyor, kendi aracını cebinden yaptırıyorsun.

eğer kaskon olursa, senin aracındaki hasarıda kasko ödüyor.

Karşı tarafın hasarını öder diyoruz da bunun bir limiti de var. Her sene değişiyor, Hazine tarafından belirleniyor limit. Bu limitlerin üzerinde bir hasara sebep olursan yine senin ödemen gerekir.

2014 yılı için tablo aşağıdaki gibi.

Maddi araç kazası

araç başına 26.800 TL
kaza başına 53.600 TL *

Cismani / Bedeni / Ölüm / Vefat / Sakatlanma / Maluliyet / İşgöremezlik / Sağlık Gideri / bakıcı Gideri / Tedavi için ise

268.000 TL kişi başına
1.340.000 TL ise kaza başınadır.

*Maddi hasar, sigortalı aracın başka bir araca veya herhangi bir maddi varlığa (elektrik direği, karayolları bariyeri, otobüs durağı,bahçe duvarı, vs) çarpması sonucunda ortaya çıkan hasarlardır. Diğer maddi varlıkların hasar görmesi halinde kaza başına teminat limiti, kazada zarar araç ve/veya diğer maddi varlıklar arasında ayrım yapılmaksızın, oransal olarak dağıtılır.

dask vs. konut sigortası

hafta sonu ya da mesai bitimi gitmiştir. güvenlik almıştır. sekreterliğe ama alakasız bir sekreterliğe bırakılmıştır. alıcı adı yazmıyor mu onu sorgulat, "şu kişi almış,kimdir" de okuldakileri arayıp.
türkiye'de böyle çıkıyor yani genelde kayıp postalar

dhl sayfasından bakabilirsin, teslim alan kişi adı verirler genelde. eğer o kişi teslim almadığını söylüyorsa çağrı merkezini ara bağır çağır.

ya durum şöyle. ben ptt ile gönderdim ama almanya içinde dhl'e aktarılıyor. daha önceden hep almanyaya girdikten sonra başka bir kod daha çıkardı ekanda ama bunda öyle olmadı. o yüzden de dhl'in sayfasından sorgulama yapamıyorum. ama ptt'de teslim alan kişi kısmında üniversitenin adı yazıyor. sbubudsfsdfsdf'nın dediği mantıklı olabilir, çünkü cumartesi teslim edilmiş görünüyor. cumartesi de ilgili birimlerde kimse olmadığından muhtemelen güvenlik falan almıştır ama yine de pazartesi oldu, bu saate kadar başvuru ofisine ulaştırılmış olmalılar diye düşünüyorum. 1-2 gün daha bekleyeceğim, olmazsa zaten belgeler hep fotokopi, bir arkadaşa email ile atıp ondan okula götümesini isteyeceğim.

şımarıklığı bırakıyorsun.

sabah kalkıp kahvaltını edip, internetmiş, diziymiş, oyunmuş hepsini kapatıp tezinin başına oturuyorsun. başka bir şeyle de ilgilenmiyorsun.

yok evde yazamıyorsan sabah kalkıp ilk işin laptop ile birlikte kütüphaneye, kütüphane yoksa sessiz bir kafeye gidip başından kalkmıyorsun.

başka yolu yok.

(bkz: procrastination)

Her gün belirli bir sayfa yazmaya şartla kendini. Yazdıkça toparlanır.

Bugünü de boş geçirme akşam kontrol edicem bak. En az 1 sayfa yazmış ol. Hiç olmadı yeni kaynak bul. O da olmadı atıflarını düzelt. İmla hatalarını düzelt. Bi nokta koy. Gelip sorucam bu duyuruda ne yaptın diye. Ona göre.

edit: imla

Çer çöp ne bulursan yazmaya giriş. Belli ki yazacağın şey kafanda oluşmamış. Taslak çıksın ortaya. Toparlaması kolay. Hatta o kısım bitmiyor, "keşke şunu da ekleseydim" bile diyebilirsin.

e parayla yazan adamlar var, onlara başvur.

Valla geldim. Böyle de sözümün eriyim bak.

Bugün tezin için ne yaptın? Söyle bakalım :)

Kütüphane ve kafe bence de mantıklı.

Bir tez planı iyi olabilir. Başlıklar belli olsun, aklına geldikçe başlıkların altına ekle. Bir bölümü bitirip diğerine geçmek zor olabiliyor, şart değil.

Danışman çok etkili olabilir. Benimki "Saat üçe kadar bu chapter bitecek, gelip bakacağım" deyip zorla yazdırdı. Haftalık veya iki haftalık görüşme korku ile motive edebilir.

her şeyi hazır halde olan 3-4 günlük işi yapmamak için 4 ay sürükledim tezi. içimden yazmak gelmedi. o baskı, o rahatsızlık da cabası. hoca mail atmasın diye dua ediyordum. ama artık kaçışın olmadığını fark edince seve seve(!) yazıyorsun. yazdım, bitti bile. geçirdiğim 2 senelik tez döneminin toplamda 3 haftası kadar sürdü üstelik yazması.

aferim qız devilred!

şubapbalupba: devilred bile yazdıysa, senin yazmaman mümkün diil. bile dememin sebebi, buralara gelip nası bitiricem ben bu tezi diye duyurular açması ve bitürlü başına oturamamasıydı. soğna özel mesajdan gırtlak gırtlağa geldik yazma, yazmama konusunda. ama affetti beni kaliba.

basit bir kural koyacan. çok basit! hergün saat 15'e kadar olan zaman, sadece teze ait. feriştahı gelse, öncelik tezde. sabah erken gidecen okula. okula gitmiyosan, evdeysen, sabah erken kalkacan. güpgüzel bi kaavaltı yapacan. masan derli toplu olacak. derli toplu değilse, önce onu hallet hemen.
gendi gendine işler icat etmiycen. mesela o dönemde, devilred buraya, siyah tişörtlerimi nası katlarım ve dolaba nası yerleştiririm ki, bi bakışta hangisinin hangisi olduğunu annayabilirim temalı sorular sormaya kadar vardırdıydı işi.
kafanda tek bi konu olacak. o da tez! sabah hemen oturacan başına ve beyninin en dinlenmiş, kafanın en üretken olduğu saatleri, tezinin en zor kısımlarına harcıyacan. bu, baba makale okuyup özetlemek, anlamak olabilir, ya da sana en zor gelen şey neyse o olabilir. daha az zor olan şeyleri, mesela gugıldan feşmekân arama gibi daha otomatize işleri öğleden sonraya bırakacan.
birinin bi istediği iş, başka sorumluluklar gibi şeyleri de saat 15'ten sonra yapacan.
bu dediğimi üst üste 3 gün sektirmeden yapabilirsen, katettiğin mesafeye sen de şaşırır ve daha bi heveslenirsin. feriştaha da de ki, kusura bakma tez yazıyom. şindi yapamam, ancak saat 15'ten sonra yapabilirim.

@buzbebek
işten çıktım, gittim bi spor okulunun fitness ve havuz programlarına kaydoldum. bi saat spor yaptım ve en son öğlen bir kase yeşil salata yediğim için şu an başım döner halde uzanıyorum--"
ah evet ben çalışıyorum bir de. öğretim görevlisiyim.evet, bu tembellikle hell yeah <3
@mea maxima, @buzbebek, @alperz, @fedetoreality, @devilred, @compadrito
canlarım hepinizi okudum, siz haklısınız.
yarın bi daha görüşelim..

irtibatı koparmayalım.

bir ara beraber bir yemek yiyelim, muhabbet edelim :)

@mea maxima ahah olur bacım yapalım bi gün ^^

hadi bakalım başlıyorum..

Ee artık acknowledgements'ta adımızı da yazarsın artık :P

(bkz: pomodoro tekniği) ben uygulamaya çalışıyorum, gerçi şimdilik somut bir gelişme kaydetmedim zamanı daha iyi yönetme bakımından. ama bence bu benim mallığım ve tekniğin aslında etkili olduğu kanısındayım.

bu arada win8 kullanıyorsanız mağazada timemanage.me diye bir app var, tekniğin uygulanmasını kolaylaştırabilecek oldukça sade, gereksiz ayrıntıdan uzak tutulmuş bir uygulama. deneyebilirsiniz.

vay arkadaş ben tezi açayım bir telefon gelsin koş bilmemkim hastaneye kaldırıldı.yok böyle şans..
@alperz benim tez teşekkürü bir hoş olacak gibi geliyor şimdiden kulağa:)
@boshi evet win8 kullanıyorum, indiriyorum şu an programı akşam vakit bulursam otururum başına du bakalım

öncelikle şunu söyleyeyim: tanıdığım herkesin başına gelen bir şey bu. şu anda bizim masterların hemen hepsi aynı durumda, yanımda yöremde ağlaşıp duruyorlar nihohahahhaa! XD -ben doktoradayım ama merak etme, aynı şeyleri ben de yaşadım :) tuzum kuru derken, bizzat kendim kuruttuğum için kuru-

anladığıma göre sen de sayısal bölümlerden birindesin -deney-data vs- yüksek lisans tezi yazarken dediğim gibi aynı durumda kaldım. aylarca intro'dan öteye geçemedim. genelde yumurta-kapı ilişkisi ile çözülebilecek bir sorun :D bir haftada yazıp bitirmiştim çünkü ehuheuheue :D ama intro'da takılmadım işte orası var. intro önemli intro.. intro... introoooooo.... introintrointro aksdfjşsdf neyse bak: teze intro'dan başlanmaz, yıllarca herkese söyledim! lisans tezi yazarken iki arkadaş kafayı yemiştik, sonrasında introyu atlayıp öyle başlamıştık ama sorunun intro'da olduğunu çözememiştik. yıllar sonra bizzat bendeniz çözdüm bu olayı: tezi "okumaya" intro'dan başlanır, ama "yazmaya" değil. çünkü aslında intro, tüm olaylara giriş niteliğinde, ve sen kitap yazmıyorsun. hele de takıntılıysan -ki herhangi bir şekilde, tez, rapor vs. yazan bir insanda, muhakkak takıntı vardır. yani insan ırkının bir kısmı bildiğin takıntılı- o introdan öteye geçemezsin. roman yazıyor olsan neyse, ama intro olayların girişi kadar toparlandığı bir yerdir de biraz. o yüzden yapacakların şunlar:

- ilk önce literatür çalışması yaptıysan ve yazacaksan -bazı üni.lerde pek istemiyorlar literatürü- onun orta kısımlarını yaz.
- sonra da deney ve sonuçlarını yaz.
- hatta conclusionı bile yaz
- introyu en son yaz.

en temizi budur. ya da toparlayabilirsen introyu ortada yaz. şu zamana kadar bunu kaç öğrenciye tavsiye ettiysem hepsinde de tuttu, ama sende de tutacağını iddia edemem. ama bir sınava çalışmıyorsan ya da öykü, roman yazmıyorsan, tez yazarken en mantıklısı bu. çünkü ana kısımları yazarken, introya -ya da özet kısmına mesela- yapacaklarını beynin arka planda toparlıyor, büyük resmi görmeye başlıyorsun.

bir de şunu öneririm: ayrı bir word dosyası aç -sürekli kaydet ama, sonra kaybolmasın. tecrübeyle sabittir :D - oraya, literatürde okuduklarından ya da diğer bölümleri yazarken "heaa, burası introya olur ya!" diyebileceğin kısımları yaz. böyle not al yani. sonra introda toparlasın.

yani "oyun oynama, dizi izleme" ile olmuyor o işler, çünkü vakit kaybetmek istesen, yani çalışmak istemesen, mal mal tavana bakarak da çalışmazsın, önemli olan içinden gelmesi. muhtemelen neyi nasıl yazacağın konusunda bir tıkanma yaşamışsın, en deneyimli profesörlerin bile başına gelebiliyor bunlar. ve panik de olmuşsun, mantıklı düşünemiyorsun, yoksa şu yukarıda anlattıklarımı kendin de bulurdun zaten :) çünkü arada sakinleşip, ben kendilerine bir şey önermeden bu yöntemlerle çıkıp gelen arkadaşlarım, öğrencilerim de var. önemli olan panik olmamak. ha bir de tabi dizi, film izle demiyorum, izleme de demiyorum, ama masanın başına konsantre ve gaza gelmiş olarak otur. konsantrasyon eksikliğinden de oluyor çünkü bunlar, ki günümüz dünyasında gayet olası şeyler.

aklıma başka bir şey daha gelirse eklerim. iyi çalışmalar, sana ve sınavı, tezi, raporu, sunumu olan herkese :)

Sen daha sürün. Ben perşembe günü teslim edicem benimkini. Bugün 6 kopya yazdırıyorum. Hadi sana hırs olsun. Savunmaya girene kadar sen anca yazarsın :p

Ayrıca pasp +1 giriş-özet en son yazılır.

Ben şöyle yaptım özetle:

Kabaca içindekiler kısmını sınırladık danışmanımla.
Ben bi sürü bi sürü kaynak topladım.Hepsini grupladım kitap, makale, internet kolaylık oldu bana ve tez yazım kılavuzuna uygun düzenledim. Kaynakçam hoop hazır oldu.
Sonra aldım içindekiler kısmındaki başlıkları. Açtım kaynakları yaz babam yaz. Atıflarını yap. Bölümleri bağlayacak bir kaç satırlık paragraflar yazdım.
Sonra araştırma kısmının verilerini tablo yaptım. Yorumladım.
Tez şekillenmeye başladı. Sonuçları ve girişi kafamda toparlayıp bi özet yazdım. En son da giriş kısmında afili cümlelerle tüm bölümleri anlattım. Bin kere kontrol ettim. Ve inş bitecek.

Şimdi sıra geldi savunmaya... Hoca diyo ki 2-2,5 saat sürer. Ben ne yapayım dostlar 2 saat ne sorarlar ne yaparlar ben ölem ya.

lütfen bu soruyu ve pasp özellikle sen cevaplarınızı silmeyin. bu soruyu sözlükte tez yazmak başlığına yabıştudum:

eksisozluk.com

kimliğinle çekebilirsin.

çoğu bankanın telefon uygulamasında bankamatikten para çekme seçeneği var. atm'deki qr kodu banka uygulamasına okutuyorsun, veriyor.

Kredi kartından çekemiyor olabilirsin. Vadesiz hesabından kesin çekersin ama.

iş bankasında cep telefonu ile çekebilirsin.

para vadesiz hesapta ise evet,
kredi kartından hayır.